*Allah'ın merhameti vardır diyerek,isyana kalkışma.
*Dünya dertlerine mübtela olan din kardeşini tedbirsizlikle suçlayıp, kınama. Çünkü o, ya mazlûmdur; Allahü teâla sonunda onu kurtaracaktır. Ya da günah işlemiştir; başına gelen musibetler günâhına keffârettir. Yahut da Allahü teâlâ, onu yüksek derecelere ve makamlara ulaştırmak için onu dünyâ dertlerine mübtelâ kılmıştır.
*Dünya dertlerine mübtela olan din kardeşini tedbirsizlikle suçlayıp, kınama. Çünkü o, ya mazlûmdur; Allahü teâla sonunda onu kurtaracaktır. Ya da günah işlemiştir; başına gelen musibetler günâhına keffârettir. Yahut da Allahü teâlâ, onu yüksek derecelere ve makamlara ulaştırmak için onu dünyâ dertlerine mübtelâ kılmıştır.
*Devamlı elde kalmayacak olan birşeyin varlığı ile övünmek ve
kendi başına da gelebilecek bir şeyden dolayı başkasını ayıplamak ahmaklıktır.
Çünkü pek iyi bilirsin ki, başkasının başına gelen senin, senin başına gelen
şey de başkasına reva görülebilir. Bunu iyi düşün!
*Kâmil şükrün hakîkati; Allaha yaptığı şükrün, yine Allahtan
geldiğini kulun idrâk etmesidir.”
*İnsanlara yol gösteren hidâyet rehberleri, Allahü teâlânın
hıfz ve emânında, koruması altındadırlar. Onların ağlaması ve sızlaması
kendileri için değildir. Kendilerine tâbi olanlar içindir. Ya hareketleriyle
onlara nasıl amel edeceklerine dâir örnek olurlar veya onlara şefaat taleb
ederler.”
*Keramet, herşeyi bilen Rabbinden; perdeler ise nefsinden
gelir. O halde keşfe kavuşmak için nefsinden yardım isteme, çünkü nefs,
gittikçe zulmete batırır. Allahtan sıdk ile istediğin zaman vermez diye korkma.
Çünkü Allahü teâlâ, sıdk ile ihlâsla isteyene bol bol verir.
*Muhabbet sıfatı; cimri, yumuşak olmayan, aceleci ve âsî
kullara verilmez.
*Allah kuluna inâyette bulunmak istediği zaman,
şakilerin şekavet sebebini, saadet sebebine çevirir. Kul günah işler, pişman
olur, utanır ve yalvarır. Rabbinden uzak kalmanın, rızâsına kavuşamamanın
acısını tadar. Allah'ın rızasına kavuşmanın kıymetini anlar, daha çok
şükreder. Daha çok iyilik yapmaya çalışır ve rahmet deryasına dalar. Bunun aksi
ise, felakete gider. Allah dilediğiyle hükmeder.
*Kötü din adamı (dîni dünyâ isteklerine âlet eden, herkesin
îmânını bozan), İblîs’den (Şeytandan) daha zararlıdır. Çünkü, İblîs vesvese
verdiği için, mü’min bir kimse onun düşman olduğunu bilir. İblîs’in isyan
etmiş, sapıtmış bir düşman olduğunu asla unutmaz. İblîs’e uyduğu takdîrde âsî
bir kul olacağını anlar, günâhına derhâl tövbe eder. Rabbinden af diler. Kötü
din adamları (ulemâ-i sû’) ise, hak ile bâtılı karıştırarak, hevâ ve
heveslerine, nefslerinin arzusuna göre hüküm verirler. Böylece doğru yoldan
ayrılırlar. Kendilerine uyanların da yaptıkları boşa gider, iyilik yaptıklarını
zannettikleri hâlde dalâlete düşerler. Kötü din adamlarından Allaha sığın ve
onlarla bir arada bulunmaktan sakın! Sâdık, iyi ve sağlam din âlimleriyle
birlikte bulun.
*Ey doğruyu arayan kişi! Allahü teâlânın ilim vererek seçtiği
evliyâ kullarına muhtaç olduğunu bil. Onlara hürmetkar ol ki selâmete
kavuşasın. Sakın onlara buğz edip haset eyleme ki, böylece nefse ve şeytana
teslim olmaktan kurtulasın ve rahmetten mahrûm kalmayasın.
*Akıllıların sana sefih demeyeceği, câhillerin de seninle
alay etmeyeceği şekilde giyin.
*Bütün hâllerinde, sana yardımcı olacak ve kemâle götürecek
arkadaşı seç.
*Alim ve kerimin gadabından, laimin (kınayıcının) ve zâlimin
zararından korunacak kadar edebli ol.
*Devamlı tâat üzere olmanı sağlayan i’tikâd (Ehl-i sünnet
i’tikâdı) üzere ol.
*Haktan başka birşeyi seçmeyecek ve sapmayacak kadar hakkı
bilmek sana kâfidir.
*Bâtıldan sakınmanı sağlayacak kadar bâtılı tanıman sana
yeter.
*Başkasının sözlerini ve hâllerini iyiye te’vil etmek mümkün
ise, kötü te’vil yapmayacak ve hücum edenlerin hücumunu delîlsiz kabûl etmeyecek
kadar hüsn-i zan sahibi ol.
*Allahü teâlânın merhameti vardır diyerek isyana kalkışma,
kahrından da korkarak ümitsizliğe düşme.
*Allahü teâlâyı unutmuş ve zulmet içinde kalmış kimseler ile
arkadaşlık yapmak büyük bir felâkettir.
*Nefs, mü’minin bineğidir. O hâlde, nefsin uyması emredilen
ilâhî emirlere uy. Nefsi kötü ahlâktan men eyle. Serkeşliği âdet edinmemesi
için dikkatli ol. Çünkü böyle binekle esas memleketine (âhırete) döndüğün zaman
çok yorulursun. Cennet ile Cehennem arasında gidip geldiğinde, taşkınlık
yaptığından dolayı pişman olursun, iyi bil ki, kurulmuş köprüden geçmek için
hazırlanan kimsenin bineği nefsdir. Eğer nefs serkeşlik, taşkınlık yaparsa,
binicisini istenmeyen hâllere düşürür. Eğer nefs yumuşak ise (ıslâh olmuş ise),
biniciyi maksadına ulaştırır. Böyle kimse, Cehennemden uzaklaşıp, Cennete giden
kurtulmuşlardan olur.
*Bir zâlime kalben meyleden kimseyi fitne ateşi sarar. Böyle
kimse, ancak Allahü teâlânın yardımı ile kurtulur.
*Zâlime kalben hizmet etmek, hizmet etmenin dehşetlisi en
kötüsüdür.
*Zâlime kalben meyledip de selâmetle kurtulan bir kimseye,
sanki Hazreti İbrâhim’in ateşten kurtulma mu’cizesine benzer bir kerâmet
verilmiştir.
*Hakîkî matlub birini çekerse, kabûl ederse, ona hiçbir şey
mâni olamaz.
*Ey Âdemoğlu! Sen iyi sıfatlara sahip olduğun müddetçe,
aslından ayrılmamış olursun, iyi sıfatların yerini kötü sıfatlara terk edersen,
sendeki insanî vasıf şeytanî sûrete döner.
*Dünyâ serveti öyle acâib bir şeydir ki, elde etmek için
çekilen zahmet ve devamlı yorgunluk, huzûru kaçırır. Elden gittiği zaman da
büyük üzüntüye sebeb olur. Mü’min kul, ancak yüzünün akıyla Rabbine kavuştuğu
zaman rahat bulur.
*Dünyâ pâdişâhları, âhıret pâdişâhlarına muhtaçdırlar. Bu,
daha dünyâda apaçık görülmektedir. Âhıret pâdişâhları, dünyâda zâhidlerdir,
dünyâya düşkün olmayanlardır. Onlar, Allahü teâlânın ihsânına kavuşmuşlardır.
Dünyâya düşkün olan dünyâ ehlinin yanlış yolda oldukları, ölümden sonra
(âhırette) bütün fırsatlar elden kaçınca belli olacak. Fakat o zaman, artık
fırsat kaçmış, iş işden geçmiş olacaktır. Nasihati kabûl eden rezaletten
kurtulur.
*Şehvetin esaretinden kurtulmuş olarak bir kulübede oturman,
şehvetin esâreti altında bulunup, büyük bir sarayda oturmandan daha hayırlıdır.
Çünkü nefsin esâreti altında bulunursan, mahcub ve mahrum kalırsın.
*Marifet (tanıma) nisbetinde muhabbet, muhabbet nisbetinde de
yakınlık olur.
*Allah bir kulunu severse, onun kalbini, razı olduğu kullarının
sevgisiyle doldurur.
*İnsanoğlu, ne zaman kalbini Allah'dan başka birşeye
bağlarsa, zelîl ve rezîl olur. Çünkü kölesine köle olmuştur (kendi emrine verilen
şeylere köle olmuştur).
*Kalbini Rabbine bağlayan kimse aziz olur. Çünkü kendini asıl
gayesine döndürmüş olur.
*Sana Allah'ı unutturan, gaflete düşüren herşey
düşmandır. Düşmanı terkedip Allah'a sığınan kimse, bütün varlığı ile
Rabbine dönmüştür.
*Ey kişi! Kalbinde Allah sevgisinden başka birşey olmadığı
zaman, bil ki çok zenginsin.
*Seni asıl maksaddan (Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaktan)
alıkoyan bir şeyin muhabbeti ile meşgûl olduğun müddetçe, kötü ahlâktan
kurtulduğunu iddia etsen de, bu, doğru bir iddia olmaz.
*Sabit ol ki; yetişesin, gelişesin. Çünkü, kök salmadan önce
devamlı yeri değiştirilen bir ağaç; yetişip, büyüyemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder