*İnsanlar konuşmayı severler fakat konuştukları ile amel
etmeyi,öğrendikleriyle yaşamayı terkederler.
*Dünyânın az bir şeyi, âhıretin çok şeyinden alıkor. Çünkü
insan dünyâ meşgalelerinden âhıretle alâkalanmaya fırsat bulamaz.
*Kalb, her türlü kötü düşüncelerden temizlenip, niyetler
düzeltilip, ihlâs üzere olunduğu zaman büyük günahlar bağışlanır. Kişi
günahlarını terk etmeye azmettiği, yöneldiği zaman, onda ma’nevî yönde büyük
ilerleme ve gelişmeler olur.
*Allahü teâlâya yaklaştırmayan bir nimet, bela ve musîbettir.
*Müminin diline çok iyi sahip olması gerekir.
*Ey oğul, Allahü teâlâdan korkmayan, ayıbdan sakınmayan,
ihtiyârlığında sâlih amel işlemeyen kimseye uyma.
*Cehenneme düşmek korkusu insanlardan hiç eksik olmaz. Hattâ,
gökten seslenen birisi, yeryüzündekilere Cehenneme girmekten korkmamalarını
bile söyleseydi, iyine onlar Cehenneme düşmek ve onu görmek korkusundan
kurtulamazlardı.
*Her gün kişinin ilmi ve hevâsı (arzu ve istekleri) insana
gelirler. Onun göğsünde birbiriyle mücâdele ederler. Eğer o kişinin ilmi
hevâsına (kötü arzu ve isteklerine) galip gelirse, o gün onun için kazanç
günüdür. Şayet hevâsı ilmine üstün gelirse, o gün de zarar günüdür.
*Hevasını (kötü arzu ve isteklerini) öldüren, harpte düşmanı
öldürenden daha güçlüdür.
*İnsanların günah ve yasak işleri işlediğini görürsünüz. Ona
“Ölümü ister misin?” denirse, “Hayır istemem” der. “Ona günahları terk etmez
misin?” denildiğinde, “Onları terk etmek istemiyorum, onları ancak öldüğüm
zaman bırakırım. Fakat ölümü de sevmiyorum” der.
*Biz tövbe etmeden ölmek istemiyoruz, ölümden önce de tövbe
etmiyoruz, iyi bil ki, öldüğün zaman malını mülkünü bırakırsın. Hiç bir şeyi
götüremezsin. Öyleyse nefsini iyi tanı.
*Bizim yaşayışımız, sultanların yaşaması gibi, dînî durumumuz
da meleklerinki gibidir.
*Allahü teâlânın beni dünyâdan uzaklaştıran ni’meti, böyle
olmayanlardan daha üstündür. Çünkü, Allahü teâlâ bir kavme, böyle dünyâdan
uzaklaştırmayan ni’met vermiş. Fakat bu ni’met onların helakine sebeb olmuştur.
*Dünyâyı iki şey olarak buldum: Biri bana âit, diğeri
başkasına. Başkasına âit olan şeyi, bütün gücümle elde etmeğe çalışsam, mümkün
değil, ona ulaşamam. Benim rızkım nasıl olsa başkasına verilmez. Başkasının ki
de bana verilmez. Bana verilecek rızkın bir zamanı vardır. Onun için onda acele
etmiyeceğim.
*Senin ihtiyâcını giderecek miktar sana yetiyorsa, en asgarî
maişet sana kâfidir. Eğer sana kâfi gelecek miktar sana yetmiyorsa, o zaman
dünyâda sana yetecek hiçbir şey yoktur.
*Âhırette sana lâzım olacak şeye bugün (dünyâda) öncelik ver.
Âhırette sana zarar verecek şeyi de terk et.
*Dünyâda geçen günler rüya, geri kalan gelecek günler ve
şeyler ise, arzu ve istekten ibârettir.
*Öldüğünde sana fayda vermeyecek her işi terk et. Böyle
yaparsan, ne zaman ölürsen öl, zararda olmazsın.
*Ey Âdemoğlu, her şey ölümden sonra belli olup, ortaya
çıkacak.
*Âlimde şu üç haslet (özellik) bulunur. Birincisi,
kendisinden yukarıdakine karşı gelmemek, ikincisi, kendinden aşağıdakileri hor
ve alçak görmemek. Üçüncüsü, ilmine karşı dünyalık almamak.
*İdârecilerin en hayırlısı, âlimleri (bilginleri) sevendir.
*Allahü teâlânın rızâsı için bir kimseyi seviyorsan, dünyalık
konusunda, onunla münâsebetlerini (ilişkini) azalt.
*Rabbinin devamlı üzerine ni’metler gönderdiğini görüp
duruyorken, hâlâ niçin O’na isyan eder, yasaklarından kaçınmazsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder