Süfyani Sevri Sözleri

*Bir zamanlar günahlarımız için ağlardık, şimdi Müslümanlık elden gidecek diye endişeleniyorum.

*Bu zaman, susmak ve azıkla yetinip ölümü bekleme zamanıdır.

*Eski insanlar birer ilaçtı.Günümüz insanları ise devasız birer dert!

*İnsanları dil ile taşlamak,ok atmaktan daha kötüdür;zira dil taşlaması hedefini şaşırmaz.

*Büyük bir kalabalık, bir yere toplansa ve biri, içinizden akşama kadar kim yaşayacak, bilsin dense, kimse bilemez. İşin şaşılacak tarafı şurasıdır ki, eğer o kimselere; "Öyleyse, ölüm için gerekli hazırlığı yapan, ayağa kalksın, dense kimse ayağa kalkmaz. Bu gafletten kurtulmaya çalışmalıdır.

*Zühd, yamalı elbise giymek, arpa ekmeği yemek değil, dünyanın faydasız şeylerine gönül bağlamamak ve uzun emel sâhibi olmamaktır.

*Para, mal ve mülk, kişinin zâhid olmasına mâni değildir. Dünyâlığı bulunmayan da zâhid sayılmaz. Dünyânın faydasız şeylerine aşırı düşkünlük olup olmadığı araştırılıp, ona göre hüküm verilir. Bir kimsenin elinde dünyâlığı vardır. Fakat zâhiddir. Bir kimsenin de dünyâlığı yoktur. Lâkin zâhid değildir. Mal, insanın silâhı gibidir. Yâni, insan canını, sıhhatini, dînini ve şerefini mal ile korur.

*Bir kimse, hep ölümü hatırlar, ömrünü ölüme ve ondan sonraki hayata hazırlamakla geçirirse, kabri Cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Ölümü hiç hatırlamaz, gafletle günleri geçerse, onun kabri Cehennem çukurlarından bir çukur olur.

*Bir kimsenin, duâ ederken yalnız kendisine dua edip, ana-babasına ve diğer müslümanlara dua etmemesi, Kuran okumayı bildiği halde her gün en azından yüz ayet okumaması, camiye girdiği halde iki rekat olsun namaz kılmadan çıkması, kabristandan geçtiği halde mevtâlara selâm vermemesi, bir yerde yalnız olarak yaşıyorsa, Cumâ günü şehre geldiği halde Cumâ namazı kılmaması, bulunduğu beldeye bir âlim geldiği halde, onun ilminden hiç istifâde edememesi, bir kişi ile dost olduğu halde ismini öğrenmeden ayrılması, bir tanıdığı kendisini dâvet ettiği halde dâvetine gitmemesi, gençlik çağı büyük bir fırsat olduğu halde o zamanını boşa geçirmesi, kendisi tok ve komşusunun aç olduğunu bildiği halde, ona bir şeyler vermemesi o kimsenin gafletindendir.

*Rızâ; Allahü teâlânın takdir ettiğine şükrederek kabûl etmektir.

*Birisi sana gelip; "Sen ne mübârek bir zâtsın" dese, bir başkası da;"Sen ne kötü ve aşağı bir kimsesin" dese, sana birinci söz ikinci sözden daha hoş geliyorsa, anla ki fenâ bir kimsesin.

*Edeb öğrenilmeden ilim öğrenilmez.

*Para, eskiden sevimsizdi. Ama şimdi müminin kalkanıdır.

*Harama düşmemek, zarûrî ihtiyaçlarını temin etmek için, elinde dünyâlık bulunmasının zararı yoktur.

*Kendini iyi tanı. O zaman, hakkında söylenenler sana zarar vermez.

*İlmine ve ameline güvenerek, bu hâliyle kendini din kardeşlerinden üstün zanneden kimsenin ilmi de ameli de zâyi olmuştur.

*Lüzumsuz yere konuşan zelil olur.

*İlim öğrenmenin ilk şartı, susmak ve edepli olmaktır. İkinci şartı, dikkatle dinleyip ezberlemektir. Üçüncü şartı, öğrendiği ile amel etmektir. Dördüncüsü de, öğrendiği ilmi başkalarına öğretmek, herkese yaymaktır.

*Kötü işler hastalıktır. Âlimler ise hastalıklara ilâçtır. Âlimler bozulur, kötü işlere bulaşırsa, hastaları kim iyileştirecek?

*İlim, Allahü teâlâdan korkmak ve ona ibâdet etmek için öğrenilir.

*İlim öğreten birini buldukça öğrenmeye devâm ederiz.

*Haram para ile sadaka veren, câmi yaptıran, hayrat yapan kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayan adama benzer ki, daha çok pislenir.

*Ana-babaya, helal ve mubah olan işlerde itaat edilir. Haram ve şüphelilerde değil.

*Bir kimse Allahü teâlânın bütün emirlerini yerine getirip kalbinde az bir dünyâ sevgisi bulunsa, kıyâmet günü herkesin huzûrunda; "Bakın bu filân oğlu filân kimsedir. Bu Allahü teâlânın kendisine, sivrisineğin kanadı kadar kıymet vermediği dünyâya gönül verdi." diye nidâ edilir. Bu hâlden dolayı öyle mahcûb olur ki, yüz etleri dökülecek gibi olur.

*Bu zamanda helâl lokma yemek zorlaştı.

*İyi ve kötü amellerin kendilerine mahsus kokuları vardır. İyiliğin kokusu çok hoş, kötülüğün kokusu ise, rahatsız edicidir. Kalbde kötülük yapmak için bir meyil olduğu anda kokusu, insanın yanındaki meleklere gelir. İyilik durumunda da iyi kokuyu hemen alırlar. Nasıl ki o melekler, sizi hiç rahatsız etmiyorlarsa, siz de onları rahatsız etmeyin.

*Yemeklerini toplu olarak bir sofrada yiyen ev halkına meleklerin duâ ettiğini duydum. Bunlara Allahü teâlâ rahmet eder.

*Bir din kardeşin seni ziyârete geldiği zaman ona; "Yemek yer misin? Karnın aç mı? Bir şeyler getireyim mi?" diye sorulmaz. Hemen bir şeyler hazırlanıp getirilir yemezse kaldırılır.

*Sende olmayan meziyetleri söyleyerek seni medheden kimse, hiç şüphe yok ki, sende olmayan günahı söyleyerek seni kötüler.

*Ölüm her an gelebilir. Yarına kadar yaşayabileceğini zanneden bir kimse ölüm için hazırlıklı değildir. Allah yapılan ibadetler, ölümü hatırlamaya işarettir. Günah ve kusur olan işler de, ölümü unutmuş olmanın alâmetidir.

*Dini ve imanı hakkında, "Sonum ne olur?" diye söğüt yaprağı gibi titremeyen kimsenin, sonu tehlikelidir.

*Allah'tan korkmakta, emirlerini yapmakta, ibadet etmekte ve O'nun yasak ettiklerinden sakınmakta İmam-ı Azam' dan daha üstün kimse görmedim.

*Ey insan! Senin bütün sermayen, dünyadaki bir kaç günlük ömründür. Bu günler mutlaka gelip geçecek, hattâ birçoğu geçti. O halde hiç olmazsa geride kalanlarının kıymetini bil.

*Kişinin Allah'tan korkmak, haramlardan uzak durmak, şüphelilerden sakınmak ve sabırlı olmak gibi güzel huylara sâhib olması, ilmi, Allah rızâsı için öğrendiğinin alâmetidir.

*Allah, sevdiği bir kuluna hiçbir zaman düşman olmaz. Düşmanını da hiçbir zaman dost edinmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder